SIBEL ARNA: “SONSUZ AŞKLA TANIŞTIM”

SIBEL ARNA: “SONSUZ AŞKLA TANIŞTIM”

Gazeteci/moda yazarı Sibel Arna’nın çalışan tüm anneler gibi son derece yoğun bir hayatı var. Ama tabii ki “sonsuz aşk” diye tanımladığı oğlu Rüzgar her zaman ön planda. Onunla bol bol oynuyor, hopluyor, zıplıyor… En büyük amacının Rüzgar’ı mutlu, tutkulu ve şefkatli bir insan olarak yetiştirmek olduğunun da altını çiziyor.

Annelik nasıl gidiyor?

Şahane gidiyor, Rüzgâr altı yaşında oldu. Oturup dakikalarca sohbet edebiliyoruz. Yapacağımız şeylere birlikte karar veriyoruz. Her konuda bir fikri var. Ne yiyeceğine de, ne giyeceğine de, hangi tiyatro oyununa gitmek istediğine de kendisi karar veriyor. Onun bu “yetişkin” hali beni çok heyecanlandırıyor, müthiş keyif veriyor.

Rüzgar nasıl bir çocuk?

Meraklı bir çocuk, başak burcu olduğu için titiz, fazla sorgulayan, adı gibi esen, koşan, oynayan, zıplayan, her çocuk gibi aslında… Kolları ve bacakları mosmor; çünkü sürekli düşüyor. Ama yine de bana mısın demiyor. Bazen gerçekten içinde 100 atlı dört nala koşuyor gibi hissediyorum.

“EN GERÇEK VE EN BÜYÜLÜ BULUŞMA”

Rüzgar’ı ilk kucağınıza aldığınızda neler hissettiniz?

Biraz geç doğurdum ben; 42. haftada. Normal doğurmak için bu kadar bekledim ama anatomik yapım uygun olmadığı için mümkün olmadı. Doğum anına gelince: çok beklemiştim, çok özlemiştim, sağlıklı mı diye çok endişe etmiştim; kucağıma alınca önce derin bir rahatlama, sonra hayatım boyunca yaşayacağım en gerçek ve en büyülü kavuşma… Mucize kelimesinin sözlük anlamıyla tanışma anı. Adeta karnında kelebeklerin uçuştuğunu hissediyorsun. En mutlu günlerimden biriydi. Hem mutluluktan havalara uçuyorsun, hem de kendini şapşal gibi hissediyorsun.

“ŞEFKATLİ BİR ERKEK YETİŞTİRMEK İÇİN UĞRAŞIYORUM”

Yaşamınızda Rüzgar’dan sonra neler değişti?

Sonsuz aşkla tanışmam Rüzgâr sayesinde oldu. Erkek ırkına başka bir açıdan bakmaya başladım. Şefkatli bir erkek yetiştirmek için uğraşıyorum. Daha verimli bir insanım artık. Eskiden iki saatte biten işler artık bir saatte bitiyor. Hayata karşı daha umutluyum, aynı zamanda endişeliyim. Oğlumun sayesinde güne, güneş sadece bizim için doğuyormuş gibi şımarık bir duyguyla başlıyorum. Hiçbir erkeğin bana onun gibi tutkuyla bakmayacağını biliyorum. Ve oğlum sayesinde çok daha güçlüyüm. Gözyaşlarımın kıymetini biliyorum, öyle her şeye akıtmıyorum, dostum olanla olmayanları ayırt edebildim.

Rüzgar’la bir gününüz nasıl geçiyor?

Sabah okula gitmeden birlikte geçirdiğimiz bir saatimiz var. 10 dakika yatak keyfi, boğuşma, sarılma, gıdıklama seansı; 10 dakika kıyafet seçme, giyinme, yüz yıkama; 15 dakika kahvaltı. Ve biraz da oyun. Rüzgar okuldan 17:00’de geliyor. 17:00 olamasa da en geç 19:00’da evde olmaya çalışıyorum ve uyuduğu saat olan 21:00’e kadar birlikteyiz. Hafta sonları ise tamamen bizim. Oyun alanlarına, tiyatroya ve sinemaya gitmekten büyük keyif alıyoruz.

Rüzgar’la ilgili hayalleriniz var mı?

Mutlu ve tutkulu biri olmasını istiyorum. Ne olursa olsun onu tutkularının peşinden koşması için destekleyeceğim.

“PINAR LABNE VAZGEÇİLMEZİMİZ”

Rüzgar’ın beslenmesiyle ilgili olarak nelere dikkat ediyorsunuz?

O işlerden sorumlu devlet bakanı anneanne. Rüzgar onun pişirdiği yemekleri bayılarak yiyor. Favorileri dolma, sulu köfte, taze fasulye ve enginar. Bir de ne şanslı ki babası Sushico gibi şahane bir markanın sahibi. Oğlum da hakkını veriyor. Somon sashimi hastası, ördekten dürüm yapmanın ustası.

Pınar’ın ürünlerini kullanıyor musunuz?

Pınar Labne bir numaralı vazgeçilmezimiz. Rüzgar her gün bir minik paket bitiriyor. Tam buğday ekmeği üstüne Pınar Labne ve bal. Bir de Pınar Çocuk Sütü’nden vazgeçemiyoruz. Aslında Pınar Organik’e geçmesi gerekiyor ama Pınar Çocuk Sütü daha tatlı geliyor sanıyorum.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK YAZILAR